-Sevgili Taha, kitaplarımın dördüncü sayfalarımda benimle ilgili özlü bilgi var. Anladığım kadarıyla sen biraz daha ayrıntı istiyorsun.
Babam kitapçı, annemse ev hanımıydı. Benden üç yaş büyük bir ağabeyim vardı. Doğal olarak okula benden önce başladı. Fakat ben ona fena halde özendim. Dört yaşlarımda olduğum hâlde okula gitmek istedim. Beni kalemle, kitapla, çantayla avutamayınca, çaresiz Sakarya'nın bir ilçesi olan Hendek'te bulunan anneannemin yanına gönderdiler. Ancak Hendek'te de okul ve okuma aşkım sürdü tabi ki!
Ben anneannemin ve teyzemin ilgisiyle bir yıl içinde gazete, kitap okur hâle geldim. Çarpım tablosunu baştan sona öğrenmiştim. Basit problemleri çözebilmekteydim. Ertesi yıl da önce ağabeyim devam ettiği Hırka-i Şerif İlkokuluna, Daha sonra da babamın Beyazıt Sahaflar (Eski kitap satan kitapçılara sahaf denir.) Çarşısı'na yalnızca beş dakika uzaklıkta olan Bayezit Beşinci İlkokulu'na devam ettim.
Okuldan çıktım mı soluğu babamın kitapçı dükkânında alırdım. Önce derslerimi yapar, akşama kadar da kitap okurdum. Sahaflar Çarşısı'nın hemen bitişiğindeki Beyazıt Kitaplığı'nın o dönemde bir de Çocuk Kitaplığı vardı. Burası da benim devamlı uğrak yerimdi.
Tabi o dönemde bu günkü kadar çok kitap yayınlanmıyordu. Televizyon yoktu. Bilgisayar, internet yoktu. Bütün bunlar beni okumaya yöneltti.Çok okudum. Sürekli okudum. Okumaya doymuyordum. Elime ne geçerse, yaşıma göre ve yaşımın üzerinde kitapları birbiri ardı sıra okuyup bitirdim. Benim yazar olmam da sanırım bu sonsuz okuma ve öğrenme merakımın büyük etkisi oldu.
Yazar olmam da bir diğer etken de öğretmenlerim oldu. Onlar yazma konusunda beni sürekli eğitti ve yüreklendirdi. Bu arada üzerimde büyük hakkı ve emeği olan değerli edebiyat öğretmanim Halit Fahri Ozansoy'u rahmet ve minnetle anmak isterim.
Çok çeşitli alanlarda ürün vermiş bir yazarım. İlgi duyduğum hemen her konuda bir şeyler yazdım. Fakat çocuk yayıncılığımızdaki yanlışlıkları, eksiklikleri ve aksaklıkları fark etmeseydim sanırım daha çok psikolojik konularda kitaplar yazmayı sürdürecektim.
Çocukların ve gençlerin kitaplarıma olan ilgisine ve beğenisine tanık oldukça iyi ki yazmışım diyorum. Annelerin babaların, öğretmenlerin övgülerini gördükçe yürekleniyorum.Sizlerin ilgi ve sevgisi sürdükçe de yazmayı diliyorum.
-BİZE GUNLUK HAYATINIZI ANLATIRMISINIZ.
-Özgeçmişimde anlattığım gibi İstanbul'da doğdum, büyüdüm, okudum, çalıştım ve emekli oldum. Emekli olur olmaz da eskiden İstanbul'un bir ilçesi olan Yalova'ya kaçıp yerleştim. Artık burada yaşıyorum.
İstanbul, çocukluğumun ve gençliğimin kenti değil artık. Bu yeni İstanbul'u sevmiyorum. Ben çocukken nüfusu 1.200.000 kişiydi. Son sayıma göreyse 14.600.000 kişi... Bu süreç içinde on kattan fazla büyümüş demek ki ve büyümeye de devam ediyor. Oysa yüzölçümü hep aynı... İstanbul'da yaşamak bir zevk ve ayrıcalıktı eskiden; şimdilerdeyse işkence gibi...
Şimdi Yalova'da sakin ve huzurlu bir yaşantım var. Sakin ve huzurlu küçük bir kent Yalova çünkü... Denizi var, kumsalları var. Dağları, yaylaları, dereleri var...
Sabahları erken kalkarım. Genellikle saat sekiz buçukta çalışma masamın başındayım. Genellikle günde on saat kadar çalışırım. Zaman zaman bu süre daha da uzar. Akşam üstleri eşimle birlikte sahile iner yürüyüş yaparım. Yazınsa yüzmeye bayılırım. Televizyonda haberlerin dışında izlediğim iki dizi var. Mümkün olduğunca onları kaçırmamaya çalışırım. Bir de maç merakım var tabi...
Fakat son birkaç yıldır bu düzen oldukça bozuldu. Kitap fuarları, imza, konuşma ve seminer etkinlikleri zamanımı daha çok alır oldu. Hiçbir çağrıyı reddetmiyorum. Tüm yurdu kent kent, okul okul dolaşmaktan artık yalnızca gezilerimden geri kalan zamanlarımda yazabiliyorum. Daha az yazabildiğim için üzülüyorum tabi ki! Fakat ülkemi ve insanımı tanımak, okurlarımla birlikte olmak, olumlu bir şeyle yapabilmiş olduğumu görmek, buna tanık olmak çok büyük bir mutluluk, inanılmaz bir keyif!
-BURDA KONUŞTUKLARINIZDAN BAHSEDERMİSİNİZ
-Sevgili taha, bu çok uzun bir yazı olur senin de tahmin edebileceğin gibi. Her konuşmamda yaklaşık bir saati bulan bir konuşma yapıyorum çünkü. Fakat konuşmamın ana teması, çocuk edebiyatındaki olumsuz örnekler ve bunların çocuk kişiliği üzerindeki olumsuz etkileri...
Sevgilerimle...
-UFAKLIK SERUVEN PESİNDE SERİSİNDE GELECEK MACERALARLA İLGİLİ BİLGİ VERİRMİSİNİZ
-KİTAPDAKİ "OĞLUMA BU DİZİYİ HEYCANLA İZLEYEREK BENİ YUREKLENDİRDİĞİ İÇİN" YAZAISINI AÇIKLARMISINIZ.
Ufaklık Serüven Peşinde dizisini oğluma adadım. Çünkü bu dizinin ilk kitabını yazmış ve bilgisayarımda bırakmıştım. Oğlum o yaşlarda beşinci sınıftaydı. Bilgisayarıma girip kitabı okumuş ve çok beğenmiş. Devam etmem ve yayınlamam konusunda çok ısrar etti. Böylece bu dizi meydana geldi.
BİR ÇOCUK SİZCE NASIL YETİŞDİRİLMELİ.
SİTEMİZİ NASIL BULUYORSUNUZ >>>> http://taha231.tr.gg/
Sevgili Taha! Siteni incelemek için yine zorunlu bir ara verdim. Sitenin güzel bir başlangıç olduğunu söyleyebilirim. Zamanla çok daha gelişeceğine inanıyorum. Bu arada benim kendi sitemin olmadığını da söylemeliyim. Seni tebrik ediyor ve yaşam boyu başarılı olmanı diliyorum. Nil Kırtasiye'de yaptığımız konuşmadaki önceliklere dikkat edeceğini umuyorum. Sevgilerimle.
Bizden hep başarılı olmamızı beklerler ve biz de hep başarılı olmayı isteriz ya! İşte, başarıyla amaçlananan şeyin ne olduğu en önemli konudur aslında yaşamımızda. Bu konuda hepimiz akıllı ve seçici olmalıyız. Başarı diye peşinden koşulan şey kimi zaman insanların mutsuzluğu, kimi zaman da felaketi olmaktadır çoğunlukla. Ancak akıllarını ve duygularını uyum içinde yönetmeyi bilenler aşırı hırslarını dizginleyip gerçek başarıya ulaşabilirler. Bu da, erdemle yaşamayı başarmaktır hayatta.